Teşebbüs, failin suç işlemek üzere icra hareketlerine başlamış olmasına
karşın elinde olmayan nedenlerle kanuni unsur içinde tanımlanan sonucun
gerçekleşmemiş olmasıdır. Teşebbüs, 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 35. Maddesinde düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’na göre 35. Maddenin 1. Fıkrasında
geçtiği üzere, “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle
doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise
teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.” Burada da belirtildiği üzere teşebbüsten
sorumlu tutulabilmek için, suça elverişli hareketlerle icraya başlanıp elde
olmayan hareketlerle suçun işlenememesi gerekir. Teşebbüs halinde elbette fail,
teşebbüs ettiği suçun tam cezasını almayacaktır. Bunun ne kadar olacağı Türk
Ceza Kanunu 35. Madde 2. Fıkrada belirtilmiştir. Buna göre, Suça teşebbüs
hâlinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar,
müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne
kadarı indirilir. Bir suça teşebbüs edilmesi ve bu suçun teşebbüs aşamasında
kalması suçun gerçekleşmemesi demektir. Bu durumda neden teşebbüs aşamasında
kalan bir suça ceza verildiği gündeme gelebilir ki bunun da cevabı şudur:
Teşebbüs aşamasında kalan bir suçta fail suçu işleyemez, fakat mağdur bir
tehlikeyle karşı karşıya kalmıştır. Mağdurun karşı karşıya kalması cezalandırma
sebebi olarak düşünülmektedir.
Eski Türk Ceza Kanunu’nda teşebbüs böyle düzenlenmemişti. Bu müessese
765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda eksik teşebbüs ve tam teşebbüs olarak iki
kısımda düzenlenmişti. Fail icra hareketlerini tamamlayamamış ise eksik
teşebbüs, icra hareketlerinin tamamlanmış olmasına rağmen sonuç gerçekleşmemişse
tam teşebbüs söz konusudur. Bu düzenlemeye 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer
verilmemiştir. Bilindiği üzere yakın bir zamanda hükmü verilen dava sonucunda
işlenen eylemin eksik teşebbüs barındırdığı mahkeme tarafından verilen hükme
konu olmuştur. Mevcut kanunda bu yönde bir düzenleme yoktur. Fakat dava konusu
suçun eski kanun zamanında işlenmiş olması nedeniyle lehe kanun prensibinden
yola çıkılarak eylemin eksik teşebbüse konu olduğuna dair bir karar çıkmıştır.
Teşebbüsle karıştırılan bir husus vardır ki bu da 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun “Suça Teşebbüs” başlığı altında yer almaktadır. Bu müessese “gönüllü
vazgeçmedir.” Bu müessese, şöyle ortaya
çıkar: İcranın bitmesine ya da neticenin meydana gelmesine, failin iradesine
bağlı sebepler engel olmuş ise teşebbüs hükümleri uygulanmaz. Bu duruma
“ihtiyariyle vazgeçme” (gönüllü vazgeçme) denmektedir. Gönüllü vazgeçme Türk
Ceza Kanunu’nun 36. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre, “Fail, suçun icra
hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını
veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz;
fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait
ceza ile cezalandırılır.” Gönüllü vazgeçme dahilinde önemli bir teori vardır;
kriminal politik teori olarak da adlandırılan bu teorinin temel fikri, faile,
onu suçu tamamlamaktan alıkoymak için bir neden sunmaktır. Bu “altın köprü”
olarak adlandırılmaktadır. Buna göre fail bir suç işleyecekken kendiliğinden bu
suçu işlemekten vazgeçerek, suç işlemeyi değil diğer bir seçenek olarak
işlememeyi tercih edip, altın köprünün yolunda ilerlemektedir. Altın köprü, suç
işlemekten vazgeçen bir kimsenin, suç işlememe yoluna verilen bir isim gibidir.
Tüm bunlardan sonra toparlamak gerekirse teşebbüsün gerçekleşmesi için
mevcut olması gereken şartlar şöyledir:
-Failin kasten hareket etmesi
-Hareketin suç işlemeye elverişli olması
-Doğrudan icra hareketlerine başlama
-Failin elinde olmayan nedenlerle kanuni unsurda yer alan neticenin
gerçekleşmemiş olması.
Özetle, 5237 sayılı TCK’nın teşebbüs hükümlerine dair değişik
düzenlemeleri yerinde olmuştur. Eski
kanundaki eksik teşebbüs-tam teşebbüs ayrımına son verilmiştir. Kanun metninin
sade bir dille hazırlanmış olması da bir artıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder