5 Aralık 2012 Çarşamba

Suçun Özel Görünüş Biçimleri 1 -Teşebbüs-


Teşebbüs, failin suç işlemek üzere icra hareketlerine başlamış olmasına karşın elinde olmayan nedenlerle kanuni unsur içinde tanımlanan sonucun gerçekleşmemiş olmasıdır.  Teşebbüs, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 35. Maddesinde düzenlenmiştir.  Türk Ceza Kanunu’na göre 35. Maddenin 1. Fıkrasında geçtiği üzere, “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.” Burada da belirtildiği üzere teşebbüsten sorumlu tutulabilmek için, suça elverişli hareketlerle icraya başlanıp elde olmayan hareketlerle suçun işlenememesi gerekir. Teşebbüs halinde elbette fail, teşebbüs ettiği suçun tam cezasını almayacaktır. Bunun ne kadar olacağı Türk Ceza Kanunu 35. Madde 2. Fıkrada belirtilmiştir. Buna göre, Suça teşebbüs hâlinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir. Bir suça teşebbüs edilmesi ve bu suçun teşebbüs aşamasında kalması suçun gerçekleşmemesi demektir. Bu durumda neden teşebbüs aşamasında kalan bir suça ceza verildiği gündeme gelebilir ki bunun da cevabı şudur: Teşebbüs aşamasında kalan bir suçta fail suçu işleyemez, fakat mağdur bir tehlikeyle karşı karşıya kalmıştır. Mağdurun karşı karşıya kalması cezalandırma sebebi olarak düşünülmektedir.

Eski Türk Ceza Kanunu’nda teşebbüs böyle düzenlenmemişti. Bu müessese 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda eksik teşebbüs ve tam teşebbüs olarak iki kısımda düzenlenmişti. Fail icra hareketlerini tamamlayamamış ise eksik teşebbüs, icra hareketlerinin tamamlanmış olmasına rağmen sonuç gerçekleşmemişse tam teşebbüs söz konusudur. Bu düzenlemeye 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer verilmemiştir. Bilindiği üzere yakın bir zamanda hükmü verilen dava sonucunda işlenen eylemin eksik teşebbüs barındırdığı mahkeme tarafından verilen hükme konu olmuştur. Mevcut kanunda bu yönde bir düzenleme yoktur. Fakat dava konusu suçun eski kanun zamanında işlenmiş olması nedeniyle lehe kanun prensibinden yola çıkılarak eylemin eksik teşebbüse konu olduğuna dair bir karar çıkmıştır.

Teşebbüsle karıştırılan bir husus vardır ki bu da 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suça Teşebbüs” başlığı altında yer almaktadır. Bu müessese “gönüllü vazgeçmedir.” Bu müessese,  şöyle ortaya çıkar: İcranın bitmesine ya da neticenin meydana gelmesine, failin iradesine bağlı sebepler engel olmuş ise teşebbüs hükümleri uygulanmaz. Bu duruma “ihtiyariyle vazgeçme” (gönüllü vazgeçme) denmektedir. Gönüllü vazgeçme Türk Ceza Kanunu’nun 36. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre, “Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.” Gönüllü vazgeçme dahilinde önemli bir teori vardır; kriminal politik teori olarak da adlandırılan bu teorinin temel fikri, faile, onu suçu tamamlamaktan alıkoymak için bir neden sunmaktır. Bu “altın köprü” olarak adlandırılmaktadır. Buna göre fail bir suç işleyecekken kendiliğinden bu suçu işlemekten vazgeçerek, suç işlemeyi değil diğer bir seçenek olarak işlememeyi tercih edip, altın köprünün yolunda ilerlemektedir. Altın köprü, suç işlemekten vazgeçen bir kimsenin, suç işlememe yoluna verilen bir isim gibidir.

Tüm bunlardan sonra toparlamak gerekirse teşebbüsün gerçekleşmesi için mevcut olması gereken şartlar şöyledir:
-Failin kasten hareket etmesi
-Hareketin suç işlemeye elverişli olması
-Doğrudan icra hareketlerine başlama
-Failin elinde olmayan nedenlerle kanuni unsurda yer alan neticenin gerçekleşmemiş olması.

Özetle, 5237 sayılı TCK’nın teşebbüs hükümlerine dair değişik düzenlemeleri yerinde olmuştur. Eski kanundaki eksik teşebbüs-tam teşebbüs ayrımına son verilmiştir. Kanun metninin sade bir dille hazırlanmış olması da bir artıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder