22 Eylül 2012 Cumartesi

Arabuluculuk 2


Arabuluculuktan bundan önceki yazımda da bahsetmiştim. Fakat arabulucuk geniş kapsamlı bir konu olduğundan ilk yazıda sadece arabulucuğun ne olduğundan, kanundaki bunlara dair hükümlerden, uygulamada nasıl yer bulduğundan ve arabuluculuk tasarısı yasalaştıktan sonra buna karşı ortaya atılan olumsuz görüşlerden bahsetmiştim. Burada ise, yine arabulucuğun uygulamada nasıl işlediğinden, kimlerin arabulucu olabileceğinden bahsedeceğim. Öncelikle arabuluculuğun uygulamada nasıl işlediğini onu görelim.

Arabuluculuğun uygulamada nasıl işlediği hususunda ilk etapta belirtmek istediğim bir husus var ki bu, arabuluculuğun kullanılamayacağı bir mecradır. Şudur ki, niteliği gereği yargısal bir yetkinin kullanımı olarak sadece hakim tarafından yapılabilecek işlemler arabulucu tarafından yapılamayacak. Bunu belirttikten sonra arabuluculuğa başvurma sürecini ele alalım.
*Dava açıldıktan sonra tarafların birlikte arabulucuya başvuracaklarını beyan etmeleri halinde, yargılama mahkemece 3 ay süre ile ertelenecek.
*Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı, bir tutanak ile belgelendirilecek.
*Taraflar, arabuluculuk sürecinin sonunda bir anlaşmaya varırlarsa anlaşmayı icra mahkemesine ibraz edip icra edilebilirliğine ilişkin bir şerh verilmesini talep edebilecek. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılacak.

Kimlerin arabulucu olduğu konusuna geldiğimizde, birtakım şartlara sahip olmak gerekliliği göze çarpıyor. Bunlar nedir?
1-Mesleğinde en az 5 yıllık kıdeme sahip hukuk fakültesi mezunu olanlar,
2-Kasten işlenmiş bir suçtan mahkum olmayanlar,
3-Arabuluculuk eğitimi tamamlayanlar,
4-Adalet Bakanlığı'nca yapılacak yazılı ve uygulamalı sınavda başarılı olanlar.
Bu 4 şartın gerçekleşmesi halinde arabulucu olarak faaliyette bulunulabiliyor.

Tüm bunlardan sonra arabuluculuğun yasalaşmasından sonra bunun hangi kanunlara nasıl etkileri olduğuna bakacak olursak, bu husus da 6325 sayılı kanunun 35. Maddesinde yer almış. Bu hükme göre şu kanunlarda değişiklik olmuş,
*19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine “Hakemlik” ibaresinden sonra gelmek üzere “arabuluculuk,” ibaresi eklenmiştir.
*12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
a) 137 nci maddesinin birinci fıkrasına “sulhe” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya arabuluculuğa” ibaresi,
b) 140 ıncı maddesinin ikinci fıkrasına “sulhe” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya arabuluculuğa”, üçüncü fıkrasına “sulh” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya arabuluculuk” ibaresi,
c) 320 nci maddesinin ikinci fıkrasına “tarafları sulhe” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya arabuluculuğa” ibaresi, eklenmiştir.

Tüm bunlardan bahsettikten sonra arabuluculuk tasarısının yasalaşmasından sonra da her zaman olduğu gibi birtakım tartışmalar çıktığını bir kez daha belirtelim. Kimine göre bu tasarı birçok iyi yanı ihtiva ederken, kimine göre birtakım aykırılıklar barındırıyor ve bu da kanunun iptal edilmesi gerekliliğini ortaya çıkarıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder