27 Temmuz 2012 Cuma

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Yapılan Son Değişiklikler

6352 sayılı kanunun,  birçok kanun hükmünü revize ettiğini daha önce belirtmiştik. İçeriğinde önemli değişiklikler yapılan kanunlardan birisi de 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri  Kanunu’ydu. Ceza Muhakemeleri Kanunu yeni bir kanun olmasına rağmen son dönemlerde en çok uzun süren tutukluluk sürelerinden dolayı eleştiriliyordu. Bu yargı paketiyle uzun tutukluluk sürelerinin önüne geçmek amacıyla bir dizi değişiklik yapıldı. Bu değişiklerden sonra birçok tahliye gerçekleşti. Fakat bu defa da bunun bir üzeri örtülü af niteliğini taşıdığı iddiaları ileri sürüldü. Yani tutukluluk sürelerini düzenlemek amacıyla bir adım atılmıştı, fakat ortada yine bir hoşnutsuzluk ortamı vardı. Şimdi Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tartışmalara yol açan bu değişikliklerin neler olduğunu görelim.

6352 sayılı kanunla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na getirilen ilk değişiklik, CMK 38. Maddenin ardından 38/A maddesini eklemek olmuş. CMK 38. madde “Cumhuriyet Başsavcılığına Yapılan Tebligat” başlığını taşımaktadır. Getirilen 38/A maddesinin içeriği de doğal olarak 38. Maddenin içeriğine uygundur. 38/A maddesinin içeriği ceza muhakemesi işlemlerinin elektronik ortamda UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) aracılığıyla yapılmasını kapsamaktadır. Yapılan bu düzenlemeyle beraber artık ceza muhakemesi işlemleri de daha hızlı bir şekilde yapılacak ve gelişen teknolojiye ayak uydurulmuş olunacaktır.

CMK’da yapılan bir diğer düzenlemeyi ele aldığımızda bu düzenlemenin birçok tartışmaya yol açan CMK 100 (Tutuklama) ile ilgili olduğunu görüyoruz. CMK 100 hükmünde yapılan değişiklikle dördüncü fıkranın içeriği değiştirilmiş. Değiştirilen fıkra da şu hale getirilmiş “Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” Eski dördüncü fıkrada “Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” Diyordu. Yapılan bu değişiklikle 1 yıl ibaresi, 2 yıl ibaresiyle değiştirilmiş. Yapılan bu değişikle tutuklama yetkisi sınırlandırılmış. Eski hükümde üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemezken, artık üst sınırı 2 yıldan fazla olmayan suçlar için tutuklama kararı verilemeyecek.

Değişikliğe uğrayan bir diğer madde de CMK 101 (Tutuklama Kararı) hükmüdür. CMK 101. Maddede yapılan değişiklik maddenin ikinci fıkrasının değiştirilmesine yöneliktir. İkinci fıkranın eski haline bakacak olursak,
“Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda hukukî ve fiilî nedenler ile gerekçeleri gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”
Değişiklikle beraber yeni şeklini alan CMK 101/2 hükmü ise,
“Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.” şeklindedir. Yapılan bu değişiklikle hükmün içeriği genişletilmiştir. Artık verilen tutuklama kararında, kuvvetli suç şüphesini, tutuklama nedenlerinin varlığını, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren somut deliller gerekçelendirilerek açıkça gösterilecektir. Bu hükümle keyfi tutuklama kararlarının önüne geçilmek istenmiş, bu yüzden, verilen tutuklama kararlarında somut olgulara dayandırma işleminin ön plana çıkarılması hükme bağlanmıştır.

Şimdi de tartışmalara yol açan bir diğer hükmü ele alacağız. Bu hüküm CMK 109 (Adli Kontrol) hükmüdür. CMK 109’un içeriğinde köklü değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler, birinci fıkrasının değiştirilmesi, üçüncü fıkrasının içeriğine bentler eklenmesi, yedinci fıkrasında yer alan “birinci fıkradaki süre koşulu aranmaksızın” ibaresinin madde metninden çıkarılması ve dördüncü fıkrasının yürürlükten kaldırılmasıdır. Öncelikle birinci fıkra nasıl bir değişime uğramıştır? Birinci fıkranın eski hali, “100 üncü Maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.” şeklindeydi. Değiştirilmiş hali ise, “Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde,şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.” şeklindedir. CMK 109 hükmünde yapılan bu değişiklikle hükmün içeriği genişletilmiştir. Eski halinde, üst sınırın 3 yıl ve ya daha az olduğu suçların hapis cezaları yerine adli kontrol uygulanabilirken, hükmün bu yeni halinde hiçbir sınıra başvurulmaksızın tutukluluk yerine adli kontrol mekanizmasına başvurma yolu açılmıştır.
CMK 109 hükmünde yapılan değişiklikler yukarıda bahsettiğimiz üzere sadece birinci fıkranın içeriğinde yapılan değişiklerden ibaret değildir. Üçüncü fıkraya bentler eklendiğinden bahsetmiştik. Fıkranın değişimden önceki hali, “Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:
a) Yurt dışına çıkamamak.
b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu Maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.” şeklindeydi. Görüldüğü gibi adli kontrol, değişiklikten önce yukarıdaki 9 bentte sayılan şekilde uygulanıyordu. Yapılan değişiklikle madde hükmüne 3 bent daha eklenmiştir. Bunlar,
“j) Konutunu terk etmemek.
k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.”
Artık, adli kontrol eski 9 bent ve yeni 3 bent yani 12 bent üzerinden uygulanacaktır.
109/7 hükmünde yapılan değişiklik, “birinci fıkradaki süre koşulu aranmaksızın” ibaresinin hükümden çıkarılması şeklinde olmuştur.
CMK 109 üzerindeki son değişiklik ise dördüncü fıkranın yürürlükten kaldırılması şeklinde olmuştur.
“Şüphelinin, üçüncü fıkranın (a) ve (f) bentlerinde yazılı yükümlülüklere tâbi tutulması bakımından, birinci fıkrada belirtilen süre sınırı dikkate alınmaz.”

CMK 308 (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi) hükmü de değişikliğe uğramıştır. Önceki halinde madde tek fıkradan oluşuyordu. Değişiklikle beraber madde hükmüne iki fıkra daha eklenmiş. CMK 308 son değişiklikten sonra şu hali almıştır.
“(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayıYargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.”
CMK 324. Madde de (Yargılama Giderleri) değişikliğe uğramıştır. Maddenin içeriğine şu ibare eklenmiştir. “Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.”

Son olarak 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 5 – (1) Ceza Muhakemesi Kanununun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.”

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 6352 sayılı kanunla birtakım değişikliklere uğramıştır. Bu değişiklikler kanunun uygulanmasında ortaya çıkan aksaklıkları ve kötü yanları ortadan kaldırmaya yönelik yapılmıştır. Bunlardan birisi de şüphesiz uzun tutukluluk sürelerini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Yapılan değişiklikler bir takım aksaklıkları ortadan kaldırmaya yöneliktir, fakat bu değişiklikler gerçekten aksaklıkları ortadan kaldırır mı, yoksa yeni tartışmalara yol açıp, akabinde yeni aksaklıklar ortaya çıkarır mı orası bilinmez!

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Türk Ceza Kanunu'ndaki Son Değişiklikler

6352 sayılı kanun birçok kanunun içeriğinde önemli değişiklikler içerirken değişikliğe uğrayan kanunlardan birisi de Türk Ceza Kanunu idi. 6352 sayılı kanun ile Türk Ceza Kanunu'nda yapılan bu değişiklikler bazı suçların ceza miktarlarında değişikliği içermektedir. Şimdi 6352 sayılı kanunun, Türk Ceza Kanunu içerisinde nasıl değişiklikler yaptığını görelim.

Öncelikle 5237 sayılı TCK'nın 132. maddesinde (Haberleşmenin gizliliğini ihlal)  bir değişiklik yapılmış. Maddenin değişiklikten önceki hali, şöyleydi:
Madde 132 - (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla  kadar  hapis  veya  adli  para  cezası  ile  cezalandırılır.  Bu  gizlilik  ihlali  haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.
(4) Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması halinde, ceza yarı oranında artırılır.
Bu hüküm, 6352 sayılı kanunla birlikte değişikliğe uğramıştır.
*İlk fıkrada yer alan “altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para” ibaresi  “bir yıldan üç yıla kadar hapis”ve “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” ibaresi ise “verilecek ceza bir kat artırılır” şeklinde değiştirilmiştir.
*İkinci fıkrasında yer alan “bir yıldan üç yıla kadar hapis” ibaresi “iki yıldan beş yıla kadar hapis” şeklinde değiştirilmiştir.
*Üçüncü fıkrasında yer alan “altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para” ibaresi “bir yıldan üç yıla kadar hapis”şeklinde değiştirilmiş, fıkraya “rızası olmaksızın” ibaresinden sonra gelmek üzere “hukuka aykırı olarak” ibaresi ile fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir. “İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”
*Dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

Değişikliğe uğrayan bir diğer madde de TCK 133'tür (Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması). Maddenin değişikliğe uğramadan önceki şekli:
Madde133-(1) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiillerden biri işlenerek elde edildiği bilinen bilgilerden yarar sağlayan veya bunları başkalarına veren veya diğer kişilerin bilgi edinmelerini temin eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu konuşmaların  basın  ve yayın  yoluyla  yayınlanması  halinde  de,  aynı  cezaya  hükmolunur.
6352 sayılı kanunla yapılan değişiklikle hükmün içeriği şöyle değiştirilmiştir:
*Birinci fıkrasında yer alan “iki aydan altı aya kadar hapis” ibaresi “iki yıldan beş yıla kadar hapis” şeklinde değiştirilmiştir.
*İkinci fıkrasında yer alan “altı aya kadar hapis” ibaresi “altı aydan iki yıla kadar hapis” şeklinde değiştirilmiştir.
*Üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(3) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

Değişikliğe uğrayan bir diğer madde de TCK 134'tür (Özel hayatın gizliliğini ihlal). Maddenin değişikliğe uğramadan önceki şekli:
Madde 134 - (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kaydaalınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis  cezası  ile cezalandırılır.  Fiilin  basın  ve yayın  yoluyla  işlenmesi  halinde,  ceza  yarı oranında artırılır.
Bu hüküm içeriğinde şu değişiklikler yapılmıştır:
*Birinci fıkrasında yer alan “altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para” ibaresi “bir yıldan üç yıla kadar hapis”ve “cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz” ibaresi ise “verilecek ceza bir kat artırılır” şeklinde değiştirilmiştir.
*İkinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

TCK 142 maddesinin (Nitelikli Hırsızlık) birinci fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılmış, üçüncüfıkrasında yer alan “ikinci fıkraya göre cezaya” ibaresi “beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına”, “onbeş yıla kadar hapis” ibaresi ise “ceza yarı oranında artırılır” şeklinde değiştirilmiştir. Kaldırılmadan önceki halleri şöyleydi:
142/1/f) Elektrik enerjisi hakkında.
142/3 Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

TCK 163. maddeye (Karşılıksız yararlanma) aşağıdaki fıkra, 3. fıkra olarak eklenmiştir.
(3) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

TCK 168. maddenin (etkin pişmanlık) birinci fıkrasında yer alan “ve karşılıksız yararlanma”ibaresi madde metninden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra 5. fıkra olarak eklenmiştir.
(5) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.

TCK 220. maddenin (Suç işlemek amacıyla örgüt kurma) altıncı ve yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır.Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.
Değişiklikten önce hüküm şu haldeydi:
(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen  kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.

TCK 250. maddenin (İrtikap) birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmişolması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.
(4) İrtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.”
Değişimden önceki 1. fıkra: (1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu  görevlisi,  beş  yıldan  on  yıla  kadar  hapis  cezası  ile  cezalandırılır.

TCK 252. madde (Rüşvet) aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 252 – (1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.
(3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(4) Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
(5) Rüşvet teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvetin temini hususlarında aracılık eden kişi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.
(6) Rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilisi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.
(7) Rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin; yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması halinde, verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(8) Bu madde hükümleri;
a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
b) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuşşirketler,
c) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar,
d) Kamu yararına çalışan dernekler,
e) Kooperatifler,
f) Halka açık anonim şirketler, adına hareket eden kişilere, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması amacıyla doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından talep veya kabul edilmesi; bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin edilmesi halinde de uygulanır.
(9) Bu madde hükümleri;
a) Yabancı bir devlette seçilmiş veya atanmış olan kamu görevlilerine,
b) Uluslararası veya uluslarüstü mahkemelerde ya da yabancı devlet mahkemelerinde görev yapan hâkimlere, jüriüyelerine veya diğer görevlilere,
c) Uluslararası veya uluslarüstü parlamento üyelerine,
d) Kamu kurumu ya da kamu işletmeleri de dahil olmak üzere, yabancı bir ülke için kamusal bir faaliyet yürüten kişilere,
e) Bir hukuki uyuşmazlığın çözümü amacıyla başvurulan tahkim usulü çerçevesinde görevlendirilen vatandaş veya yabancı hakemlere,
f) Uluslararası bir anlaşmaya dayalı olarak kurulan uluslararası veya uluslarüstü örgütlerin görevlilerine veya temsilcilerine,
görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması ya da uluslararası ticari işlemler nedeniyle bir işin veya haksız bir yararın elde edilmesi yahut muhafazası amacıyla; doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi ya da bunlar tarafından talep veya kabul edilmesi halinde de uygulanır.
(10) Dokuzuncu fıkra kapsamına giren rüşvet suçunun yurt dışında yabancı tarafından işlenmekle birlikte;
a) Türkiye’nin,
b) Türkiye’deki bir kamu kurumunun,
c) Türk kanunlarına göre kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisinin,
d) Türk vatandaşının, tarafı olduğu bir uyuşmazlık ya da bu kurum veya kişilerle ilgili bir işlemin yapılması veya yapılmaması için işlenmesi halinde, rüşvet veren, teklif veya vaat eden; rüşvet alan, talep eden, teklif veya vaadini kabul eden; bunlara aracılık eden; rüşvet ilişkisi dolayısıyla kendisine menfaat temin edilen kişiler hakkında, Türkiye’de bulundukları takdirde, resen soruşturma ve kovuşturma yapılır.”
Rüşvet hükmü değiştirilmeden önce şu şekildeydi:
Madde 252 - (1) Rüşvet alan kamu görevlisi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.  Rüşvet veren  kişi de kamu  görevlisi  gibi cezalandırılır.  Rüşvet konusunda anlaşmaya  varılması  halinde,  suç  tamamlanmış  gibi  cezaya  hükmolunur.
(2) Rüşvet alan veya bu konuda anlaşmaya varan kişinin, yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir  olması halinde, birinci fıkraya  göre verilecek  ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(3) Rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır.
(4) Birinci fıkra hükmü, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler, kooperatifler ya da halka açık anonim şirketlerle hukuki ilişki tesisinde veya tesis edilmiş hukuki  ilişkinin  devamı  sürecinde,  bu  tüzel  kişiler  adına  hareket  eden  kişilere  görevinin gereklerine aykırı olarak yarar sağlanması halinde de uygulanır. (DEĞİŞİK FIKRA RGT: 08.07.2005 RG NO: 25869 KANUN NO: 5377/28)
(5) Yabancı bir ülkede seçilmiş veya atanmış olan, yasama veya idari veya adli bir görevi yürüten kamu kurum veya kuruluşlarının, yapılanma şekli ve görev alanı ne olursa olsun, devletler, hükümetler veya diğer uluslararası kamusal örgütler tarafından kurulan uluslararası örgütlerin görevlilerine veya aynı ülkede uluslararası nitelikte görevleri yerine getirenlere,uluslararası ticari işlemler nedeniyle, bir işin yapılması veya yapılmaması veya haksız bir yararın elde edilmesi veya muhafazası amacıyla, doğrudan veya dolaylı olarak yarar teklif veya vaat edilmesi veya verilmesi de rüşvet sayılır.

TCK 254. maddenin (Etkin pişmanlık) birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
1) Rüşvet alan kişinin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, rüşvet konusu şeyi soruşturmaya yetkili makamlara aynen teslim etmesi halinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Rüşvet alma konusunda başkasıyla anlaşan kamu görevlisinin durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce durumu yetkili makamlara haber vermesi halinde de hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.
(2) Rüşvet veren veya bu konuda kamu görevlisiyle anlaşmaya varan kişinin, durum resmi makamlarca öğrenilmedenönce, pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi halinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz.
(3) Rüşvet suçuna iştirak eden diğer kişilerin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.


Etkin pişmanlık hükmü değişmeden önce şu haldeydi:
Madde 254 - (1) Rüşvet alan kişinin, soruşturma başlamadan önce, rüşvet konusu şeyi soruşturmaya  yetkili  makamlara  aynen  teslim  etmesi  halinde,  hakkında  rüşvet  suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Rüşvet alma konusunda başkasıyla anlaşan kamu görevlisinin soruşturma başlamadan önce durumu yetkili makamlara haber vermesi halinde de hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.
(2) Rüşvet veren veya bu konuda kamu görevlisiyle anlaşmaya varan kişinin, soruşturma başlamadan  önce,  pişmanlık  duyarak  durumdan  soruşturma  makamlarını  haberdar  etmesi halinde,  hakkında  rüşvet  suçundan  dolayı  cezaya  hükmolunmaz;  verdiği  rüşvet  de  kamu görevlisinden alınarak kendisine iade edilir.
(3)  Rüşvet  suçuna  iştirak  eden  diğer  kişilerin,  soruşturma  başlamadan  önce,  pişmanlık duyarak  durumdan  soruşturma  makamlarını  haberdar  etmesi  halinde,  hakkında  bu  suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.

TCK'nın 255. (Yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama) maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir
“Nüfuz ticareti”
Madde 255 – (1) Kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olduğundan bahisle, haksız bir işin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya bir başkasına menfaat temin eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Kişinin kamu görevlisi olması halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır. İşinin gördürülmesi karşılığında veya gördürüleceği beklentisiyle menfaat sağlayan kişi ise, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Menfaat temini konusunda anlaşmaya varılması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(3) Birinci fıkrada belirtilen amaç doğrultusunda menfaat talebinde bulunulması ve fakat bunun kabul edilmemesi ya da menfaat teklif veya vaadinde bulunulması ve fakat bunun kabul edilmemesi hallerinde, birinci fıkra hükmüne göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
(4) Nüfuz ticareti suçuna aracılık eden kişi, müşterek fail olarak, birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.
(5) Nüfuz ticareti ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü gerçek kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilileri, müşterek fail olarak, birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.
(6) İşin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunmanın müstakil bir suç oluşturduğu hallerde kişiler ayrıca bu suçnedeniyle cezalandırılır.
(7) Bu madde hükümleri, 252 nci maddenin dokuzuncu fıkrasında sayılan kişiler üzerinde nüfuz ticareti yapılmasıhalinde de uygulanır. Bu kişiler hakkında, Türkiye’de bulunmaları halinde, vatandaş veya yabancı olduklarına bakılmaksızın, resen soruşturma ve kovuşturma yapılır.”
Bu hüküm değiştirilmeden önce başlığı, Yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama idi. İçeriği de şu şekildeydi:
Madde 255  -  (1)  Görevine  girmeyen  ve  yetkili  olmadığı  bir  işi  yapabileceği  veya yaptırabileceği kanaatini uyandırarak yarar sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır.

TCK'nın 277. maddesi (Yargı görevi yapanı etkileme) başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs
Madde 277 – (1) Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, gerçeğin ortaya çıkmasınıengellemek veya bir haksızlık oluşturmak amacıyla, davanın taraflarından birinin, şüpheli veya sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkradaki suçu oluşturan fiilin başka bir suçu da oluşturması halinde, fikri içtima hükümlerine göre verilecek ceza yarısına kadar artırılır.”
Bu hüküm değiştirilmeden önce başlığı, Yargı görevi yapanı etkileme idi. İçeriği ise şu şekildeydi:
(1) Bir davanın taraflarından birinin veya bir kaçının veya sanıkların veya davaya katılanların, mağdurların leh veya aleyhinde, yargı görevi yapanlara emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı
olarak  etkilemeye  teşebbüs  eden  kimseye  iki  yıldan  dört yıla  kadar  hapis  cezası  verilir. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır.

TCK'nın 278. maddesi (Suçu bildirmeme) aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 278 – (1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Mağdurun onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarıoranında artırılır.
(4) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişiler bakımından cezaya hükmolunmaz. Ancak, suçu önleme yükümlülüğünün varlığı dolayısıyla ceza sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır.
Hükmün değişikliğe uğramadan önceki şekli şöyleydi:
(1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkünbulunan  bir  suçu  yetkili  makamlara  bildirmeyen  kişi,  yukarıdaki  fıkra  hükmüne  göre cezalandırılır.
(3) Mağdurun onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.

5237 sayılı Kanunun 285 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 285 – (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun oluşabilmesi için;
a) Soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğinin açıklanması suretiyle, suçlu sayılmama karinesinden yararlanma hakkının veya haberleşmenin gizliliğinin ya da özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi,
b) Soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğine ilişkin olarak yapılan açıklamanın maddi gerçeğin ortaya çıkmasınıengellemeye elverişli olması, gerekir.
(2) Soruşturma evresinde alınan ve soruşturmanın tarafı olan kişilere karşı gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğini ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.
(3) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlal eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için, tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
(4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların kamu görevlisi tarafından görevinin sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi halinde, ceza yarısına kadar artırılır.
(5) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak algılanmalarına yol açacak şekilde görüntülerinin yayınlanması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(6) Soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin haber verme sınırları aşılmaksızın haber konusu yapılması suçoluşturmaz.
Madde hükmü değişiklikten önce şu şekildeydi:
Madde 285 - (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis  cezası  ile  cezalandırılır.  Ancak,  soruşturma  aşamasında  alınan  ve  kanun  hükmü gereğince  gizli  tutulması  gereken  kararların  ve  bunların  gereği  olarak  yapılan  işlemlerin gizliliğinin ihlali açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
(2) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama  veya  görüntülerin  gizliliğini  alenen  ihlal  eden  kişi,  birinci  fıkra  hükmüne  göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
(3) Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır.
(4) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde  görüntülerinin  yayınlanması  halinde,  altı  aydan  iki  yıla  kadar  hapis  cezasına hükmolunur.

TCK'nın 288. maddesi (Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs) aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 288 – (1) Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığıhukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.
Maddenin değişiklikten önceki hali:
Madde 288  -  (1)  Bir  olayla  ilgili  olarak  başlatılan  soruşturma  veya  kovuşturma  kesin hükümle  sonuçlanıncaya  kadar  savcı,  hakim,  mahkeme,  bilirkişi  veya  tanıkları  etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (MÜLGA FIKRA RGT: 08.07.2005 RG NO: 25869 KANUN NO: 5377/32)

Son olarak 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Cumhuriyet savcısı” ibaresi “mülki amir” şeklinde değiştirilmiştir. Hükmün değiştirilmeden önceki hali:
(4) Bu madde hükmüne göre idari para cezasına karar vermeye cumhuriyet savcısı yetkilidir.

Görüldüğü gibi 6352 sayılı kanun birçok kanunda değişiklik yaptığı gibi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda da kapsamlı bir değişiklik yapmıştır. Bu değişiklik bazı hükümlerde ceza miktarlarının değişimi, bazı hükümlerde ise başlık dahil olmak üzere hükmün tamamının değiştirilme işlemini kapsamaktadır.

22 Temmuz 2012 Pazar

6352 Sayılı Kanun ile Yapılan Değişiklikler

6352 Sayılı Kanun Hangi Kanunları Değiştirdi?

6352 sayılı kanun bilindiği üzere 3. yargı paketi olarak anılan "Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanundur." Kanun, 5 Temmuz 2012 tarihinde 28344 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Öncelikle bu kanunla, hangi kanunların içeriğinde değişiklik yapıldığına bakacak olursak,
-2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu,
-5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu,
-5683 sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun,
-1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu,
-2575 sayılı Danıştay Kanunu
-2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun,
-2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu,
-4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu,
-4634 sayılı Şeker Kanunu,
-4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu,
-5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu,
-5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun,
-5411 sayılı Bankacılık Kanunu,
-5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu,
-660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
-2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu,
-3402 sayılı Kadastro Kanunu,
-3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu,
-4301 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun,
-5187 sayılı Basın Kanunu,
-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu,
-5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun,
-5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu,
-5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun,
-5326 sayılı Kabahatler Kanunu,
-5352 sayılı Adli Sicil Kanunu.

Görüldüğü üzere 6352 sayılı kanunla birçok kanun hükmü revize edilmiştir. Revize edilen bu kanun hükümlerinin yanı sıra 6352 sayılı kanun, bazı kanun hükümlerini de yürürlükten kaldırmıştır. Bunlar,
1) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 12 nci ve 116 ncı maddeleri,
2) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun;
a) 6 ncı maddesinin beşinci fıkrası,
b) 9 ve 13 üncü maddeleri,
3) 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 19 uncu maddesinin yedinci fıkrası,
4) 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununun 19 uncu maddesi,
5) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun;
a) 141 inci maddesinin ikinci fıkrası,
b) 257 nci maddesinin üçüncü fıkrası,
6) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250, 251 ve 252 nci maddeleri,
7) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 128 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi,
8) 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasının üçüncücümlesi.