İçtima, kelime anlamı
olarak “bir araya getirme” ve ya “toplama” anlamını taşır. Kelimenin özünden de
anlaşılacağı üzere ceza hukukunda içtima, suçların bir araya gelmesi anlamını
taşımaktadır. İçtima, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 42,43 ve 44. Maddelerinde
düzenlenmiştir. 42. madde bileşik suç, 43. madde zincirleme suç, 44. madde ise
fikri içtima başlıklarını taşımaktadır. İçtima konusunda bahsedilmesi gereken
ilk husus gerçek içtima ve fikri içtima ayrımıdır. Gerçek içtima da denilen cezaların
birleşmesinde, suçların birleşmesinden farklı olarak, işlenen suçlar birbirlerinden
tamamen bağımsızdır ve fail hakkında her bir suç için fiilen uygulanabilen
birden çok ceza yaptırımı sözkonusudur. Suçların birleşmesinin dışında kalan
durumlarda, ilke olarak birbirinden bağımsız her suç nedeniyle faile ilgili
suçun karşılığı olan ceza yaptırımının uygulanması gerekir. Cezaların birleştirilmesi kuralları, bu gibi
durumlarda faile verilecek cezayı belirler. Cezaların birleştirilmesine ilişkin
kuralların uygulanabilmesi için öncelikle suçların birleştirilmesi hallerinden
birinin bulunmaması, yani birden çok ve birbirlerinden bağımsız suç ve
cezaların sözkonusu olması gereklidir. Cezaların birleştirilmesi açısından
diğer önemli bir koşul ise, birleştirilecek cezaların infaz edilebilir
olmalarıdır. Örneğin, düşme gibi bir nedenle cezanın infazı olanaklı değilse
böyle bir ceza hakkında cezaların birleştirilmesi kuralları uygulanamaz. Hürriyeti
bağlayıcı cezanın infazı tamamlanmışsa, bu cezanın içtima işlemine katılması
olanaksızdır. Buna karşılık infaz devam etmekte ise, o ceza ile ilgili diğer
mahkumiyetinin cezasının içtima ettirilebileceği hususunda hiçbir kuşku yoktur.
Gerçek içtimanın
üzerinde durduktan sonra, fikri içtimayı ele alacak olursak Fikrî içtima, tek
bir fiille kanunun birden çok hükmünün ihlal edilmesidir. Nitekim TCK. md.
44’te “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet
veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren
suçtan dolayı cezalandırılır” hükmüyle, fikrî içtimaya yer verilmiştir.
Fikrî içtima da, suçların içtimaı şekillerinden biridir. Zira, tek bir fiille
birden çok ihlal gerçekleştirilmiş olmasına rağmen faile tek ceza verilir. Bu
düzenleme aynı zamanda fiil sayısının; ihlalin ve dolayısıyla suç sayısının
tespitinde dikkate alınamayacağını da gösterir. Fikrî içtimada tek hareketle
kanunun birden fazla hükmünün ihlali nedeniyle ortaya çıkan suçlar, birbirinden
bağımsızdır. Herhangi bir nedenle ihlal edilen suçlardan biri ortadan kalktığında,
failin diğer suçtan sorumluluğu devam eder.
Gerçek içtima ve fikri
içtima konularından bahsettikten sonra 5237 sayılı TCK’da içtima başlığı
altında düzenlenmiş olan “Bileşik Suç” ve “Zincirleme Suç” kavramlarını
inceleyebiliriz. Zincirleme suç TCK md. 43’te düzenlenmiştir. Bu maddeye göre,
“Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye
karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak
bu ceza ... artırılır”. Aynı maddenin ikinci fıkrasında da “Aynı suçun birden fazla
kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır”
denilmek suretiyle zincirleme suça yer verilmiştir. Zincirleme suçtan söz
edebilmek için, birden fazla suçun varlığı gerekir. Bileşik suçta da birden çok
suç söz konusudur. Zincirleme suç da, bileşik suç gibi suçların içtimaının bir
şeklidir. Bu suçun varlığı için de, suç sayısını tespit önemlidir. Bir suç
işleme kararının icrası kapsamında ya bir kişiye karşı aynı suç birden fazla
işlenmeli ya da aynı suç birden fazla kişiye karşı tek bir hareketle
işlenmelidir. “Aynı suç” kavramına suçun
basit ya da nitelikli halinin dahil olup olmadığı kanunda belirtilmiştir. Bir
suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli
halleri, aynı suç kapsamında sayılır. Zincirleme suç için aynı suçun birden
fazla işlenmesi şarttır.
Bileşik suçta ise, birden çok norm birleşerek ya bir
başka suçun unsurunu oluştururlar ya da biri diğerinin ağırlaştırıcı nedenini
oluşturur. Bileşik suçta kaynaşma
tamdır. Bileşik suç, kendisini oluşturan suçlara bölünemez. Nitekim, bileşik
suça vücut veren suçlar, bir bütün oluşturduklarından, failin iradesi dışında
bir nedenle bileşik suçun tamamlanamaması halinde, fail bünyesinde birleşen
suçlara değil, bileşik suça teşebbüs etmiş sayılır. Zincirleme suçta ise, her
bir suç bağımsızlığını korur. Zincirleme suç olarak nitelendirilen suçlar,
teselsüle dahil son suçun işlendiği yerde tamamlanır; bileşik suçta ise,
kendisini oluşturan suçların değil, bileşik suçun kendine özgü sonucunun
gerçekleştiği yer ve zamanda işlenmiş sayılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder