6352
sayılı kanunun, birçok kanun hükmünü
revize ettiğini daha önce belirtmiştik. İçeriğinde önemli değişiklikler yapılan
kanunlardan birisi de 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’ydu. Ceza Muhakemeleri Kanunu yeni bir
kanun olmasına rağmen son dönemlerde en çok uzun süren tutukluluk sürelerinden
dolayı eleştiriliyordu. Bu yargı paketiyle uzun tutukluluk sürelerinin önüne
geçmek amacıyla bir dizi değişiklik yapıldı. Bu değişiklerden sonra birçok
tahliye gerçekleşti. Fakat bu defa da bunun bir üzeri örtülü af niteliğini
taşıdığı iddiaları ileri sürüldü. Yani tutukluluk sürelerini düzenlemek
amacıyla bir adım atılmıştı, fakat ortada yine bir hoşnutsuzluk ortamı vardı.
Şimdi Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tartışmalara yol açan bu değişikliklerin neler
olduğunu görelim.
6352
sayılı kanunla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na getirilen ilk değişiklik,
CMK 38. Maddenin ardından 38/A maddesini eklemek olmuş. CMK 38. madde
“Cumhuriyet Başsavcılığına Yapılan Tebligat” başlığını taşımaktadır. Getirilen
38/A maddesinin içeriği de doğal olarak 38. Maddenin içeriğine uygundur. 38/A
maddesinin içeriği ceza muhakemesi işlemlerinin elektronik ortamda UYAP (Ulusal
Yargı Ağı Projesi) aracılığıyla yapılmasını kapsamaktadır. Yapılan bu
düzenlemeyle beraber artık ceza muhakemesi işlemleri de daha hızlı bir şekilde
yapılacak ve gelişen teknolojiye ayak uydurulmuş olunacaktır.
CMK’da
yapılan bir diğer düzenlemeyi ele aldığımızda bu düzenlemenin birçok tartışmaya
yol açan CMK 100 (Tutuklama) ile ilgili olduğunu görüyoruz. CMK 100 hükmünde yapılan
değişiklikle dördüncü fıkranın içeriği değiştirilmiş. Değiştirilen fıkra da şu
hale getirilmiş “Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst
sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” Eski
dördüncü fıkrada “Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst
sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” Diyordu.
Yapılan bu değişiklikle 1 yıl ibaresi, 2 yıl ibaresiyle değiştirilmiş. Yapılan
bu değişikle tutuklama yetkisi sınırlandırılmış. Eski hükümde üst sınırı bir
yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemezken, artık üst sınırı 2
yıldan fazla olmayan suçlar için tutuklama kararı verilemeyecek.
Değişikliğe
uğrayan bir diğer madde de CMK 101 (Tutuklama Kararı) hükmüdür. CMK 101.
Maddede yapılan değişiklik maddenin ikinci fıkrasının değiştirilmesine
yöneliktir. İkinci fıkranın eski haline bakacak olursak,
“Tutuklamaya,
tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin
kararlarda hukukî ve fiilî nedenler ile gerekçeleri gösterilir. Kararın içeriği
şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak
suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”
Değişiklikle
beraber yeni şeklini alan CMK 101/2 hükmü ise,
“Tutuklamaya,
tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin
kararlarda;
a)
Kuvvetli suç şüphesini,
b)
Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c)
Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren
deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği
şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak
suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.” şeklindedir.
Yapılan bu değişiklikle hükmün içeriği genişletilmiştir. Artık verilen
tutuklama kararında, kuvvetli suç şüphesini, tutuklama nedenlerinin varlığını,
tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren somut deliller
gerekçelendirilerek açıkça gösterilecektir. Bu hükümle keyfi tutuklama
kararlarının önüne geçilmek istenmiş, bu yüzden, verilen tutuklama kararlarında
somut olgulara dayandırma işleminin ön plana çıkarılması hükme bağlanmıştır.
Şimdi de
tartışmalara yol açan bir diğer hükmü ele alacağız. Bu hüküm CMK 109 (Adli
Kontrol) hükmüdür. CMK 109’un içeriğinde köklü değişiklikler yapılmıştır. Bu
değişiklikler, birinci fıkrasının değiştirilmesi, üçüncü fıkrasının içeriğine bentler
eklenmesi, yedinci fıkrasında yer alan “birinci fıkradaki süre koşulu aranmaksızın”
ibaresinin madde metninden çıkarılması ve dördüncü fıkrasının yürürlükten
kaldırılmasıdır. Öncelikle birinci fıkra nasıl bir değişime uğramıştır? Birinci
fıkranın eski hali, “100 üncü Maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı
halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç
sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol
altına alınmasına karar verilebilir.” şeklindeydi. Değiştirilmiş hali ise, “Bir
suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama
sebeplerinin varlığı halinde,şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına
alınmasına karar verilebilir.” şeklindedir. CMK 109 hükmünde yapılan bu
değişiklikle hükmün içeriği genişletilmiştir. Eski halinde, üst sınırın 3 yıl
ve ya daha az olduğu suçların hapis cezaları yerine adli kontrol
uygulanabilirken, hükmün bu yeni halinde hiçbir sınıra başvurulmaksızın
tutukluluk yerine adli kontrol mekanizmasına başvurma yolu açılmıştır.
CMK 109
hükmünde yapılan değişiklikler yukarıda bahsettiğimiz üzere sadece birinci
fıkranın içeriğinde yapılan değişiklerden ibaret değildir. Üçüncü fıkraya
bentler eklendiğinden bahsetmiştik. Fıkranın değişimden önceki hali, “Adlî
kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi
tutulmasını içerir:
a) Yurt
dışına çıkamamak.
b) Hâkim
tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak
başvurmak.
c) Hâkimin
belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına
ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
d) Her
türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme,
makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
e)
Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu Maddeler ile alkol bağımlılığından
arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi
olmak ve bunları kabul etmek.
f)
Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya
birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine
hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
g) Silâh
bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz
karşılığında adlî emanete teslim etmek.
h)
Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi
belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî
veya kişisel güvenceye bağlamak.
i) Aile
yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm
edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.” şeklindeydi.
Görüldüğü gibi adli kontrol, değişiklikten önce yukarıdaki 9 bentte sayılan
şekilde uygulanıyordu. Yapılan değişiklikle madde hükmüne 3 bent daha
eklenmiştir. Bunlar,
“j)
Konutunu terk etmemek.
k) Belirli
bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
l)
Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.”
Artık,
adli kontrol eski 9 bent ve yeni 3 bent yani 12 bent üzerinden uygulanacaktır.
109/7
hükmünde yapılan değişiklik, “birinci fıkradaki süre koşulu aranmaksızın”
ibaresinin hükümden çıkarılması şeklinde olmuştur.
CMK 109
üzerindeki son değişiklik ise dördüncü fıkranın yürürlükten kaldırılması
şeklinde olmuştur.
“Şüphelinin,
üçüncü fıkranın (a) ve (f) bentlerinde yazılı yükümlülüklere tâbi tutulması
bakımından, birinci fıkrada belirtilen süre sınırı dikkate alınmaz.”
CMK 308
(Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi) hükmü de değişikliğe
uğramıştır. Önceki halinde madde tek fıkradan oluşuyordu. Değişiklikle beraber
madde hükmüne iki fıkra daha eklenmiş. CMK 308 son değişiklikten sonra şu hali
almıştır.
“(1)
Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine
itirazda süre aranmaz.
(2) İtiraz
üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire,
mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını
düzeltir; görmezse dosyayıYargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.”
CMK 324.
Madde de (Yargılama Giderleri) değişikliğe uğramıştır. Maddenin içeriğine şu
ibare eklenmiştir. “Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı
maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin
Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.”
Son olarak
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 5 – (1) Ceza
Muhakemesi Kanununun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun
yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunda bulunan ve henüz karara
bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.”
5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 6352 sayılı kanunla birtakım değişikliklere
uğramıştır. Bu değişiklikler kanunun uygulanmasında ortaya çıkan aksaklıkları
ve kötü yanları ortadan kaldırmaya yönelik yapılmıştır. Bunlardan birisi de
şüphesiz uzun tutukluluk sürelerini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Yapılan değişiklikler
bir takım aksaklıkları ortadan kaldırmaya yöneliktir, fakat bu değişiklikler
gerçekten aksaklıkları ortadan kaldırır mı, yoksa yeni tartışmalara yol açıp, akabinde yeni aksaklıklar ortaya çıkarır mı orası bilinmez!
paylasım ıcın tesekkurler
YanıtlaSilRica ederim.
Sil