27 Temmuz 2012 Cuma

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Yapılan Son Değişiklikler

6352 sayılı kanunun,  birçok kanun hükmünü revize ettiğini daha önce belirtmiştik. İçeriğinde önemli değişiklikler yapılan kanunlardan birisi de 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri  Kanunu’ydu. Ceza Muhakemeleri Kanunu yeni bir kanun olmasına rağmen son dönemlerde en çok uzun süren tutukluluk sürelerinden dolayı eleştiriliyordu. Bu yargı paketiyle uzun tutukluluk sürelerinin önüne geçmek amacıyla bir dizi değişiklik yapıldı. Bu değişiklerden sonra birçok tahliye gerçekleşti. Fakat bu defa da bunun bir üzeri örtülü af niteliğini taşıdığı iddiaları ileri sürüldü. Yani tutukluluk sürelerini düzenlemek amacıyla bir adım atılmıştı, fakat ortada yine bir hoşnutsuzluk ortamı vardı. Şimdi Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tartışmalara yol açan bu değişikliklerin neler olduğunu görelim.

6352 sayılı kanunla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na getirilen ilk değişiklik, CMK 38. Maddenin ardından 38/A maddesini eklemek olmuş. CMK 38. madde “Cumhuriyet Başsavcılığına Yapılan Tebligat” başlığını taşımaktadır. Getirilen 38/A maddesinin içeriği de doğal olarak 38. Maddenin içeriğine uygundur. 38/A maddesinin içeriği ceza muhakemesi işlemlerinin elektronik ortamda UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) aracılığıyla yapılmasını kapsamaktadır. Yapılan bu düzenlemeyle beraber artık ceza muhakemesi işlemleri de daha hızlı bir şekilde yapılacak ve gelişen teknolojiye ayak uydurulmuş olunacaktır.

CMK’da yapılan bir diğer düzenlemeyi ele aldığımızda bu düzenlemenin birçok tartışmaya yol açan CMK 100 (Tutuklama) ile ilgili olduğunu görüyoruz. CMK 100 hükmünde yapılan değişiklikle dördüncü fıkranın içeriği değiştirilmiş. Değiştirilen fıkra da şu hale getirilmiş “Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” Eski dördüncü fıkrada “Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” Diyordu. Yapılan bu değişiklikle 1 yıl ibaresi, 2 yıl ibaresiyle değiştirilmiş. Yapılan bu değişikle tutuklama yetkisi sınırlandırılmış. Eski hükümde üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemezken, artık üst sınırı 2 yıldan fazla olmayan suçlar için tutuklama kararı verilemeyecek.

Değişikliğe uğrayan bir diğer madde de CMK 101 (Tutuklama Kararı) hükmüdür. CMK 101. Maddede yapılan değişiklik maddenin ikinci fıkrasının değiştirilmesine yöneliktir. İkinci fıkranın eski haline bakacak olursak,
“Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda hukukî ve fiilî nedenler ile gerekçeleri gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”
Değişiklikle beraber yeni şeklini alan CMK 101/2 hükmü ise,
“Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.” şeklindedir. Yapılan bu değişiklikle hükmün içeriği genişletilmiştir. Artık verilen tutuklama kararında, kuvvetli suç şüphesini, tutuklama nedenlerinin varlığını, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren somut deliller gerekçelendirilerek açıkça gösterilecektir. Bu hükümle keyfi tutuklama kararlarının önüne geçilmek istenmiş, bu yüzden, verilen tutuklama kararlarında somut olgulara dayandırma işleminin ön plana çıkarılması hükme bağlanmıştır.

Şimdi de tartışmalara yol açan bir diğer hükmü ele alacağız. Bu hüküm CMK 109 (Adli Kontrol) hükmüdür. CMK 109’un içeriğinde köklü değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler, birinci fıkrasının değiştirilmesi, üçüncü fıkrasının içeriğine bentler eklenmesi, yedinci fıkrasında yer alan “birinci fıkradaki süre koşulu aranmaksızın” ibaresinin madde metninden çıkarılması ve dördüncü fıkrasının yürürlükten kaldırılmasıdır. Öncelikle birinci fıkra nasıl bir değişime uğramıştır? Birinci fıkranın eski hali, “100 üncü Maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.” şeklindeydi. Değiştirilmiş hali ise, “Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde,şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.” şeklindedir. CMK 109 hükmünde yapılan bu değişiklikle hükmün içeriği genişletilmiştir. Eski halinde, üst sınırın 3 yıl ve ya daha az olduğu suçların hapis cezaları yerine adli kontrol uygulanabilirken, hükmün bu yeni halinde hiçbir sınıra başvurulmaksızın tutukluluk yerine adli kontrol mekanizmasına başvurma yolu açılmıştır.
CMK 109 hükmünde yapılan değişiklikler yukarıda bahsettiğimiz üzere sadece birinci fıkranın içeriğinde yapılan değişiklerden ibaret değildir. Üçüncü fıkraya bentler eklendiğinden bahsetmiştik. Fıkranın değişimden önceki hali, “Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:
a) Yurt dışına çıkamamak.
b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu Maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.” şeklindeydi. Görüldüğü gibi adli kontrol, değişiklikten önce yukarıdaki 9 bentte sayılan şekilde uygulanıyordu. Yapılan değişiklikle madde hükmüne 3 bent daha eklenmiştir. Bunlar,
“j) Konutunu terk etmemek.
k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.”
Artık, adli kontrol eski 9 bent ve yeni 3 bent yani 12 bent üzerinden uygulanacaktır.
109/7 hükmünde yapılan değişiklik, “birinci fıkradaki süre koşulu aranmaksızın” ibaresinin hükümden çıkarılması şeklinde olmuştur.
CMK 109 üzerindeki son değişiklik ise dördüncü fıkranın yürürlükten kaldırılması şeklinde olmuştur.
“Şüphelinin, üçüncü fıkranın (a) ve (f) bentlerinde yazılı yükümlülüklere tâbi tutulması bakımından, birinci fıkrada belirtilen süre sınırı dikkate alınmaz.”

CMK 308 (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi) hükmü de değişikliğe uğramıştır. Önceki halinde madde tek fıkradan oluşuyordu. Değişiklikle beraber madde hükmüne iki fıkra daha eklenmiş. CMK 308 son değişiklikten sonra şu hali almıştır.
“(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayıYargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.”
CMK 324. Madde de (Yargılama Giderleri) değişikliğe uğramıştır. Maddenin içeriğine şu ibare eklenmiştir. “Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.”

Son olarak 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 5 – (1) Ceza Muhakemesi Kanununun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.”

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 6352 sayılı kanunla birtakım değişikliklere uğramıştır. Bu değişiklikler kanunun uygulanmasında ortaya çıkan aksaklıkları ve kötü yanları ortadan kaldırmaya yönelik yapılmıştır. Bunlardan birisi de şüphesiz uzun tutukluluk sürelerini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Yapılan değişiklikler bir takım aksaklıkları ortadan kaldırmaya yöneliktir, fakat bu değişiklikler gerçekten aksaklıkları ortadan kaldırır mı, yoksa yeni tartışmalara yol açıp, akabinde yeni aksaklıklar ortaya çıkarır mı orası bilinmez!

2 yorum: